Max Payne 2

Grand Theft Auto (GTA) yapımcılarından Rockstar Games’in çıkardığı herkes tarafından konusu, atmosferi ve getirdiği yenilikler bakımından çağ açan oyunlarından biri olarak gördüğü Max Payne’in devam oyunu Max Payne 2’de bu sefer Max Payne’in düşüşünü görmekteyiz. Max Payne II : The Fall of Max Payne ismiyle çıkan oyun yine bambaşka karakterler ve geliştirilmiş bullet time özelliği ile karşımızda.

Konunun devamı için ilk oyundan ilham alınmış. Bir hastane odasında gözünü açan Max’in ilk oyundan da tanıdığımız Mona ile olan aşkına odaklanıyoruz bu sefer. Mona oyunda ciddi bir dönüm noktasına sahip, hikayede bazı yerlerde ters köşe yapan bir rolü var. Diğer karakterlere bakacak olursak, Max’in iş arkadaşı Winterson (yeni), Max’in yakın arkadaşı Vlademir, en komik karakter Vinnie (düşman), Woden, yine yer alıyor.

Diğer karakterler ise hepsi birbirine benzer ve bir yeri yok hikayede. Hikaye yine etkileyici. İlk oyundaki kusursuz kurgu, yine sizi tatmin edecek seviyede yer almış. Bundan emin olabilirsiniz. İlk oyuna göre daha başarılı olduğu konulardan biri silahlar. Birkaç daha fazla silah yer alıyor. Bullet time olayının da geliştirilmesi silah kullanma keyfini iki kat daha artırıyor. Bullet time konusuna girmişken hemen değinelim, havada zamanı bükme olayına “bullet time” adı veriyoruz ve ilk kez Max Payne serisiyle hayatımıza girdi. Havada 3-4 kişiyi aynı anda vurabilme olayı oldukça keyifli gelmişti ki ikinci oyunda bu süreyi daha da uzatmışlar.

İkinci geliştirilen nokta daha güzel grafikler. Rockstar Games yaptığı her oyunun ikincisinde mutlaka grafikleri geliştiriyor ve Max Payne 2’de de gözle görülür (görmemek imkansız) bir gelişme var. Max’in hikayesinin etkisi daha da artıyor. İsminden de anlaşılacağı gibi Max Payne iyice harap vaziyete düşüyor ki intikam duygularımız oldukça pekişiyor sahneleri gördükçe.
İlk oyuna göre yine geliştirilen bir nokta seslendirmelerin kusursuzluğu, Max Payne’i seslendiren kişi muazzam iş çıkarmış. Konu bütünlüğü de sağlanınca, Max konuştuğu sahneler araya girsin diye sabırsızlanıyorsunuz.

Atmosfer konusunda yine başarılı bir oyun Max Payne. Yağmurda geçen oyunlar denilince akla sanırım ilk önce Heavy Rain geliyor, sonra da Max Payne 2. Oynanabilirlik de gelişmiş durumda, bullet time kullanmak 2 tuşla idare edilebilecek halde olduğu için sürekli bir yerlere atlayıp zamanı yavaşlatmak istiyorsunuz. Yere düşüşü, fiziksel hareketlerin tutarlılığı gibi detaylar da iyi kotarılmış. Oyunun zorluğu da güzel, yapay zeka konusunda belli sıkıntılar olsa da sizi zorlayabilecek bir yapıda ilerliyorsunuz. Ama sürekli ölüp, oyundan sıkılacak seviyede değil.

Büyük kavgalar, yani Boss’lar hissedilmiyor. Zaten hikayede de boss gibi gözüken bir akış yok, sizi yönlendiriyor, gidip işini bitiriyorsunuz. Bu kadar basit. Zorluk seviyesi aslında sizi oyun bittiğinde tekrar oynamanızı istetecek seviyede güzel tasarlanmış.

Oyunda ana kurguda, menülerde, video geçişlerinde ilk oyun ile benzer seviyede. Bütünlük oluşturması açısından beğendiğimiz bir özellik oldu. Tam bir devam oyunu hissi yaşatıyor. Üstelik ilk bölümdeki Max Payne’in geri dönüşü hikayesi de yerine oturuyor. Bambaşka bir mekaniğe sahip olmaması da ilk oyun üzerine daha güzel biçimde tekrar oynamak duygusunu sonuna kadar veriyor.